Haftasonları yapmaktan en çok keyif aldığım şey; uyandıktan sonra yataktan kalkmayıp karşımda asılı duran İstiklal Caddesi resmini izlemek.. Bunu bir kaç saat yapıyorum her cumartesi-pazar günü..
Bu resmin bana huzur veren bir tarafı var.. Her zaman kalabalık gördüğümüz caddeye inat resimde bir kaç insan var, sokak onlar ve tramvay haricinde bomboş.. O karışıklık, koşuşturma yok..
Hafta içi erkenden uyanıp işe gitmek zorunda olduğumdan yataktan kalkmayıp saatlerce bu resme bakıp düşünmeyi hafta sonuna bırakabiliyorum ancak.. Derseniz ki: o resim yokken napıyordun? Onun olduğu boşluğa bakıp düşünüyordum bu kez derim muhtemelen 🙂 Belki de bu yüzden oraya astım bu resmi.. Hani bu aslında demek oluyor ki, resim sadece bir araç.. Amacım kendime düşünmek için zaman ayırmak..
Bence bu hepimizin yapması gereken bir şey.. Haftada bir gün bile olsa uzanıp düşünmek için kendimize zaman ayırmalıyız.. Bunu yaparken dikkatimizi neye verdiğimizin, neye baktığımızın çok bir önemi yok.. Boşluğa da bakabiliriz, tavana da veya gözlerimizi kapatıp da yapabiliriz bunu fakat o zaman düşünme kısmı pek uzun sürmüyor uykuya geçiliyor 🙂
Düşünmek derken kastettiğim kötü geçmişi, umutsuz geleceği değil huzuru düşünmek.. Yani karanlık düşüncelerden mümkün olduğunca uzağa kaçmak.. “Ayy mutlu olamıcaam iştee, hep böyle kendi başıma uyancam, yine hava bozuk kötü bir gün beni bekliyor” gibi iç karartıcı şeyler düşüneceksek bırakalım bu işi uyumaya devam edelim de en azından uykumuzu tam almış olalım.. Çok amaçsız çünkü..
Ben bugün bu resme bakarken gördüğüm rüyayı düşünüyordum.. Yazıya başlama sebebim de buydu zaten..
Çok huzurlu bir rüyaydı.. Fazla uzundu aslında o yüzden çok fena şeyler de vardı içinde fakat benim aklımda kalan güzel kısımları..
-
Sanırım günlerden 14 Şubat’tı.. Bu günün benim için çok bir anlamı yoktur normalde.. Neyse rüyamda 14 Şubat günü yollardayım arabayla.. Bir köy girişinde durmak zorunda kalıyorum çünkü yolun ortasından onlarca insan geçiyor ellerinde beyaz papatyalarla.. Çoğunun yaşlı olduğunu farkediyorum.. İlgimi çekiyor ve arabadan inip aralarına karışıyorum.. Önce geldikleri yöne doğru gidip bakıyorum ki yol kenarları papatyalarla dolu.. Sonra gittikleri yöne doğru onlarla beraber yürüyorum.. Meğer bu köy için bu bir 14 Şubat geleneğiymiş.. Yolun karşısında bir mezarlık varmış.. Her 14 Şubat günü o papatyaları toplar mezarlıktaki sevdiklerine götürüp bırakırlarmış.. Zannediyorum ki gençler de yani orada sevgilisi falan olmayan kişiler de bunu yapıyormuş şans getirmesi için, güzel bir gelecek dilemek için.. Sonra ben de bir kaç papatya kapmak için dönüyorum.. İlk gördüğüm halinden epeyce azalmış papatyalar.. İnsanlar o kadar çok ki.. Zar zor bir kaç güzel papatya buluyorum.. Ellerimde papatyalarla birlikte birkaç da beyaz zambak olduğunu görüyorum sonra.. Ne zaman topladığımı, elime aldığımı hiç hatırlamıyorum.. Mezarlığa doğru yol alıyorum fakat kalabalığın tükenmiş olduğunu görüyorum bu kez.. Mezarlığın orada bir ev var.. Kimin evidir neden oradadır bilmiyorum zaten mezarlıkla ilgili en son gördüğüm şey o evdi..
Bunları yaparken acele ediyordum çünkü ertesi gün yurtdışına çıkmam gerekiyor.. Biletim falan her şeyim hazır.. Nereye gideceğimi bilmiyorum, neden öyle bir yolculuk öncesi arabayla böyle yollara düşmüşüm bilmiyorum.. Yaşlı bir amcayla konuştuğumu hatırlıyorum.. Onu çok sevip bundan sonra “dede” diyeceğimi hatırlıyorum.. Bana tüfek kullanmayı öğretiyor dede nedense 🙂 Ne işime yarayacak bilmiyorum burası saçmaydı biraz ama anladığım kadarıyla geçmişim bir hayli sorunlu ve tüfek onu temsil ediyor..
Böyle işte.. Pek rüya görmeyen biri olarak bu kadar uzun bir rüyaya alışık değilim haliyle.. Bir de çok simgesel.. Anlamını merak etmedim değil..
Yok mu şöyle iyi bir rüya yorumcusu bildiğiniz? Olsa ne güzel olur.. Ama olmasa da huzurlu bir rüya gibi geldi bana sorun yok 🙂
-
Güzel günler dilerim ve tüm rüyalarınızdan huzurla uyanmanızı.. 😉
Bu şarkı size gelsin…