Yılbaşı yazısı yazmayacağım demiştim kendi kendime.. Yine nasıl geldim buraya nasıl başladım bu yazıya hiç bilmiyorum..
Neden yazmayım dedim? Çünkü biliyorum geçen yıldan şikayet edeceğim gelecek yıla umut bağlayacağım.. Yine..
Geçen yıl 2010’dan ne çok çektiğimi 2011’den ne çok beklentim olduğunu yazmıştım.. Benim yılım/bizim yılımız olacaktı güya bu yıl.. Halbuki nasıl saçmalıyoruz nasıl ! Diyor ya Candan “Kul kurar kader gülermiş”
Değişen ne ola ki bunca büyütüyoruz? Bir gün değil mi geçen? Kasım’dan Aralık’a geçmekten ne farkı var ki?
Geçmiş yıldan bahsedeyim diyorum.. Yazacaklarımı düşünürken beynim uyuşuyor..
Aslında genele bakınca çok hayırlı bir yıldı benim için 2011.. Olması gerekenler oldu, gitmesi gerekenler gitti.. Ama her ne kadar güzel şeylere yol açmak için gidiyor olsa da giden içinden bir parçayı da söküp götürüyor.. İnim inim inletip sızım sızım sızlatıp gidiyor..
Hayatım baştan aşağı değişti bu yıl.. Demişti ya Şems “Hayatım altüst olacak diye korkma.. Nerden biliyorsun hayatının altının üstünden güzel olmadığını” Öyle.. İyi ki..
“Önemli” dediğimiz şeyler o kadar da önemli değilmiş öğretti 2011.. Ve yanlış dualar ölümden beter bir acıya sürükleyebilirmiş bizi.. Ölmeyi yeğleyeceğimiz acılar olduğunu gösterdi.. Dilek-1: Allah onları unutturacak acı vermesin..
İşim oldu.. Şubat ayında bir sınava girdim bu iş için.. Önemli bir sınavdı.. Öyle ki Kore’ye gidecekken ablamla, aynı tarihlere denk geldiğinden o yalnız gitti, gidemedim..
Kazanamasam bedeli çok daha büyük olacaktı yani.. Kaçırdığım fırsatın büyüklüğünden ezilecektim altında.. Neyse ki iyi sonuçlandı sınav da “hayırlısı” diyebildik.. Dilek-2: “Hayırlısı” diyebileceğimiz sonuçlar versin Rab.. Kaçırdıklarımıza ağlatıp temelli kaybettirmesin her şeyi..
En sevdiğim yerdeyim.. İstanbul’da..
İşim oldu demiştim ya onun en güzel taraflarından biri bu işin İstanbul’da olmasıydı.. Hayatım boyunca en sevdiğim şehir oldu İstanbul, binlerce kez söylemiştim bunu burda da.. Hiç umut yoktu, buraya gelip burada yaşamam için hiçbir sebep, fırsat yoktu ufukta.. Her şey öyle ani oldu ki.. Sonuçta işte burdayım yarım yıldır.. Güzelliklerinden faydalanacak pek vaktim olmuyor iş yüzünden.. Trafik sorunlarıyla daha samimi bir ilişkim var hatta işime iki otobüsle gittiğimden.. Ama bu mutlu olmama engel mi, şikayet etmek için pişman olmak için sebep mi? Hayır. Dilek-3: “Mutluyum” diyebileceğimiz yerlerde olalım inşallah hep..
Evim oldu.. Hı hı önce homeless’tum ben çünkü 🙂 (yabancı dilimi eşek arısı…)
Şöyle ki; işim dolayısıyla İstanbul’a geldiğimden bir düzenim yoktu başlarda.. Kiraya çıkmayı planlıyordum burada okuyan kardeşimi de yanıma alacaktım.. Hem geçim anlamında biraz zorluk çekecektik hem de düzgün bir ev bulmak öyle çok kolay bir iş değildi.. Bir de o evi doldurması falan ooo zor işti anlayacağınız.. Neyse ki baba beyler el attı da elimizden tuttu da sorun morun kalmadı 🙂 Gayet güzel bir ev bulduk.. Küçük ve pahalıydı ama bize yeterdi ve konumu dolayısıyla pahalı olması kaçınılmazdı.. Kredi çektik ablam, ben, babam ödüyoruz şimdi yavaş yavaş.. Üç kardeş kalıyoruz evin babası da benim ahhah 😀 Dilek-4: İhtiyacı olan herkese Allah ihtiyaçları dahilinde yardım etsin..
Evimle ilgili fotoğraflar paylaşacağım inşallah yakın zamanda 😉
Yıllarca hep bir profesyonel fotoğraf makinem olmasını istedim.. Hatta iki yıl kadar bir süredir -işsiz olunca uzun sürüyo tabi- para biriktiriyordum bunun için.. Amacım Kore’ye gittiğimde oradan almaktı.. Gidemedim yukarıda da bahsettiğim sebeplerden fakat seçenekleri bir kağıda yazıp ablamın eline tutuşturdum “bunlardan birini alıyosun bana” diye.. Aldı da.. Yaklaşık bir senedir sahibim bu hayalime yani.. Gönül isterdi ki fildir fildir gezeyim bol bol da fotoğraf çekeyim yeni bebeğimle amma olmadı işte daha bakalım belki yeni yıl bize bunu verir hea olmaz mı? Dilek-5: Yeterince vakit ve paramız olsun inşallah da fildir fildir gezebilelim milyon tane fotoğraf çekebilelim..
Ailem.. Arkadaşlarım.. Onlara sahip olduğum için ne kadar şanslı olduğumun farkındayım.. Hep farkındayım sanıyordum ama bu yıl o kadar da olmadığımı farkettim bir anda.. Şimdi müthiş (!) farkındayım 😀
Her zaman yanımda olan varlıklarını, orada bir yerde bulunduklarını bilmenin bile yeterli olduğu bişey aile.. İyi ki varlar..
Arkadaşlarımız da aynı şekilde.. Memleketimden iletişimimizi koparmadığımız hala birbirimizi dinlediğimiz, değer verdiğimiz, en yakın arkadaşım diyebileceğim gözdem var.. İyi ki var.. (I lev ye kuzum 😀 )
İstanbul’a gelişimle daha samimi bir ilişkimiz olan blog arkadaşlarım var.. Hepsine mutlu seneler diliyorum.. Umarım yeni yılda daha çok toplanabilir, daha çok Kore muhabbeti yapabiliriz..
Dilek-6: Sevdiklerimizin her zaman yanımızda, yakınımızda olmasını diliyorum.. Hepsine, hepimize sağlık sıhhat diliyorum..
Dilek-7: Bu resimde olduğu gibi her düştüğümüzde elimizden tutup bizi kaldıracak biri olsun mutlaka hayatımızda.. Kendimizi hiç “yapayalnız” hissedip umutsuzluğa düşmeyelim..
Yalanlarla karşılaşmaktan bıktım usandım.. Her birinin ayrı bir bahane olmasından da.. İşte bu yüzden: Dilek-8: Yalansız bir ömür diliyorum.. Mümkün olmadığını bile bile hem de..
2011, başlarında bilgisayarımın bozulması ve ardından işe başlamam dolayısıyla film-dizi anlamında verimsiz bir yıl oldu benim için.. Üç dört saatlik uykularla işe giderek geceleri bu açığı kapatmaya çalışsam da yeterli olmuyor.. Umuyorum dertsiz tasasız sakin de bir yıl olur da yeni yıl açığı kapatabilirim..
2012 Herkese dilediği güzellikleri versin.. Dilerim bunları okuyan herkes en son noktayla beraber mutlu olacağı bir hayata adım atar.. iyi ki diyebileceğiniz/dedirtebileceğiniz bir sene ve hatta bir ömür diliyorum.. Sevgilerimle..
Not: Dilekler her ne kadar numaralandırılmış olsa da aslında sıralı falan değil.. Aklıma geldiği sırayla yazdım sadece.. 🙂